İzmir Kuş Cenneti; GEDİZ DELTASI 2 – Dr. Ömer DÖNDÜREN
Temmuz 20, 2022
GEDİZ DELTASI’NIN YAPISI – FAUNA – Dr. Ömer DÖNDÜREN
Temmuz 20, 2022
parallax background

KÖRFEZDEKİ BİR FELAKET DURUMUNDA GEDİZ DELTASI ACİL EYLEM PLANI


T.C. İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği

Gediz Deltası

Gediz Deltası, batısı ve güneyinden İzmir Körfezi ile komşudur. Kuzeyi ve doğusu ise dağ ve tepelerle çevrilidir. Deltanın doğu ve güneydoğusunu Yamanlar Dağı (1075 m), kuzeydoğusunu Dumanlıdağ (1091 m) sınırlar. Kuzeyi ise Foça Tepeleri (300–400 m) ile çevrilidir.

Ege Bölgesi’nin ikinci büyük nehri olan Gediz, toplam 401 km² lik uzunluğa ve 17.500 km² lik bir su toplama havzasına sahiptir. Nehir yaklaşık 2 milyon yılda 7 defa yatak değiştirerek, taşkınlar yaparak 40.000 hektarlık yüzölçümüyle Türkiye’nin dördüncü büyük deltası olan Gediz Deltası’nı oluşturmuştur. Deltanın 20.400 hektarlık kısmı sulakalan özelliğindedir. Sulakalan kısmının dışında kalan bölgeler ise tarım alanları, meyve bahçeleri, çeşitli yükseltilerde tepeler, yerleşim alanları ve sanayi bölgelerinden oluşmaktadır.

 Habitatlar

Gediz Deltası’nın sulakalan kısmının büyük kısmını tuzcul habitatlar oluşturmaktadır. Bu habitatlar Mavişehir yakınlarından başlayarak Foça Tepeleri’ne kadar olan kıyı boyunca hemen hemen kesintisiz bir şekilde uzanmaktadır. Bu tuzcul bölgeler kıyı bataklıkları, lagünler, adacıklar, geçici sulak çayırlar gibi, pek çok canlı için üreme ve beslenme açısından büyük önem taşıyan habitatlar ihtiva etmektedir. Kıyılardaki özellikle Deniz börülcesi (Salicornia europea) nin yoğun olduğu kıyı bataklıklarının arkasındaki tuz oranının daha düşük olduğu bölgelerde Ilgın (Tamarix smyrnensis) ve Salsola cali türlerinin karakteristik olduğu çalı vejetasyonu hâkimdir. Bu yapı özellikle Mavişehir ile Çamaltı Tuzlası arasındaki bölge olan Güney Gediz Deltası ve Çamaltı Tuzlası ile Foça Tepeleri arasında kalan kuzey Gediz Deltası’nda çok açık bir şekilde gözlenebilir. Tamamına yakını tuzla içersinde kalan ve orta Gediz Deltası diyebileceğimiz bölgede ise tuzlaya ait tuz tavaları önemli bir yer kaplar. Her ne kadar yapay bir habitat olsa da bu tuz tavaları, özellikle sukuşları açısından önemli beslenme alanlarıdır. Tuzcul ekosistemlere bağımlı olan ve Türkiye’de sadece Tuz Gölü ve Gediz Deltası’nda üreyen Flamingo (Phoenicopterus roseus), tuz yoğunluğunun çok yüksek olduğu tuz tavalarının arasındaki birkaç küçük adacıkta koloni halinde yuvalanmaktadır. Ayrıca tuz tavaları Flamingo’ların temel besini olan Artemia salina adındaki omurgasız canlının da bolca bulunduğu alanlardır. Orta Gediz Deltası’nın önemli bir kısmını da doğal bir lagün olan Homa Dalyanı oluşturur.

Gediz Deltası’nın tuzcul ekosistemlere oranla çok daha az alanı kaplayan tatlı su habitatları ise daha çok eski nehir yatakları, sulama, tahliye ve drenaj kanalları ile tuz tavalarının hemen kuzeyinde kalan ve “Sazlıklar” adı verilen bölgede yoğunlaşır. Buralarda özellikle Kamış (Phragmytes australis)’in hâkim olduğu sazlık alanlar ile mevsimsel olarak su altında kalan geçici sulak çayırlar mevcuttur. Son on yılda, tuzladan kaynaklanan tuzlanma ve tatlı su sıkıntısı nedeniyle sazlıkların kapladığı alanlarda önemli bir azalma olmuştur. Kuzey Gediz Deltası'nda da etrafı sazlıklarla kaplı tatlı su gölcükleri bulunmaktadır. Deltanın içerisindeki en büyük tatlı su gölü ise günümüzde Seyrek’in bir mahallesi olan Villakent’in hemen güneyinde kalan Sazlı Göl’dür. Tamamı sazlıklarla kaplı olan bu göl, yoğun drenaj ve kuraklık nedeniyle büyük tehdit altındadır.

Delta içerisinde kalan Üç Tepeler ve Taşlı Tepeler, Gediz Nehri bölgeyi alüvyonlarıyla doldurmadan önce ada olan yeryüzü şekilleridir. Bu tepeler kayalık yapıları, genellikle maki ve friganadan oluşan vejetasyonları ile delta içinde farklı bir habitatın şekillenmesini sağlayarak, deltadaki canlı çeşitliliğine önemli katkı sağlamaktadır.

 Flora

            Gediz Deltası’nda yapılan çalışmalar ile alanda 61 familyaya ait 314 bitki türü belirlenmiştir. Bu türlerden iki tanesi (Campanula lyrata subsp. lyrata ve Stachys cretica subsp. smymaea) endemiktir. Gediz Deltası’nın özellikle güney kısımlarında önemli bir alan kaplayan Süpürge otu (Limonium sieberi) bitkisinin oluşturduğu habitatlar, Avrupa Birliği Habitat Yönetmeliği altında öncelikli korunması gereken bir habitat tipidir.

 Fauna

            Gediz Deltası’nın en önemli fauna elemanları, gerek tür çeşitliliği gerekse de populasyon büyüklükleri açısından hiç kuşkusuz kuşlardır. Gediz Deltası’nda bugüne kadar yapılan gözlemlerde 278 kuş türü kaydedilmiştir. Bu türlerden bazıları alanda uzun yıllardan bu yana görülmeyen (Toy, Mezgeldek, Akkuyruklu kartal, İzmir yalıçapkını…), rastlantısal olarak görülen (Bıldırcınkılavuzu, Kulaklı orman baykuşu…) ya da çok nadir görülen (Dikkuyruk, Altıngöz, Sütlabi…) gibi türler olsa da, deltada 2006 yılı içerisinde gözlenen 235 kuş türü alanın tür çeşitliliğini göstermesi açısından önemlidir.

            Gediz Deltası, Flamingo’nun Türkiye’de ürediği iki alandan biridir. Deltada son yıllarda yapılan koruma ve restorasyon çalışmaları ile üreyen Flamingo çifti sayısında önemli bir artış olmuş ve delta 5000 ile 8000 çift arasında Flamingo’nun ürediği bir alan haline gelmiştir. Kış Ortası Sukuşu Sayımları’nda, 17.000 kadar Flamingo’nun kışı deltada geçirdiği tespit edilmiştir.

            Gediz Deltası Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus) ın Manyas Gölü (Balıkesir), Büyük Menderes Deltası (Aydın), Aktaş Gölü (Ardahan) ve Kızılırmak Deltası (Samsun) ile birlikte Türkiye’de ürediği 5 alandan biridir. Homa Dalyanı’nın içerisindeki küçük adacıklarda her sene 70 çift kadar Tepeli Pelikan kuluçkaya yatmaktadır. Tepeli Pelikan’ın nesli dünya ölçeğinde tehlike altındadır ve tüm Dünya popülasyonu 15.000 kadardır. Ayrıca delta bu türün kışlaması açısından da büyük önem taşımaktadır. Her kış 700 kadar Tepeli Pelikan kışı Gediz Deltası’nda geçirmektedir.

            Nesli küresel ölçekte tehlike altında olan Küçük Kerkenez (Falco naumanni) delta içerisindeki Süzbeyli ve Tuzçullu mahallelerinde en az 30 çift kadar üremektedir. Deltada gözlenen ve nesli küresel ölçekte tehlike altında olan kuş türleri Tablo 1’de gösterilmiştir.

 

Türkçe isim

Latince isim

Statüsü

Deltadaki durumu

Dikkuyruk

Oxyura leucocephala

EN

Nadir

Tepeli Pelikan

Pelecanus crispus

VU

Ürüyor

Sibirya Kazı

Branta ruficollis

EN

Çok soğuk kışlarda görülüyor

Şah Kartal

Aquila heliaca

VU

Nadir

Küçük Kerkenez

Falco naumanni

VU

Ürüyor

Pasbaş Patka

Aythya nyroca

NT

Az sayıda düzenli görülüyor

Toy

Otis tarda

VU

Nesli tükenmiş

Bıldırcınkılavuzu

Crex crex

NT

Nadir

Mezgeldek

Tetrax tetrax

NT

Nadir

Boz Kirazkuşu

Emberiza cineracea

NT

Nadir

Bozkır Delicesi

Circus macrourus

NT

Nadir

 Tablo 1: Gediz Deltası’nda gözlenen ve nesli küresel ölçekte tehlike altında olan kuş türleri.

             Gediz Deltası Karagagalı Sumru (Sterna sandvicensis) nun Türkiye’de bilinen tek üreme alanıdır. Sumru (Sterna hirundo) nun da Türkiye’de en yüksek sayıda ürediği alan yine Gediz Deltası’dır.

            Gediz Deltası’nda 2006 baharında yapılan “Üreyen Kuşlar Atlas Çalışması”nda, 61’i kesin, 25’i yüksek ihtimalle ve 17’si de muhtemel olmak üzere toplam 103 kuş türünün ürediği belirlenmiştir.

            Delta, kışlayan sukuşları açısında önemli popülasyonları barındırmaktadır. Her sene düzenli olarak gerçekleştirilen “Kış Ortası Sukuşu Sayımı (KOSKS)” sonuçlarından, yüksek sayılarda sukuşunun kışlamak için deltayı tercih ettiği görülmektedir (Tablo 2).

Yıllar

Sukuşu sayısı

1999

126.148

2002

78.741

2004

27.834

2005

46.211

2006

64.281

2007

49.011

 Tablo 1: Gediz Deltası’nda yıllara göre KOSKS sonuçları.

Gediz Deltası’nda bugüne kadar yapılan araştırma ve gözlemlerde 24 tür sürüngen ve 4 tür amfibinin yaşadığı tespit edilmiştir. Sürüngen türleri arasında özellikle Homa Dalyanı açıklarında balıkçılık yapan balıkçılar tarafından sık görüldüğü ifade edilen Caretta caretta’nın varlığı önemlidir. Caretta caretta’lar besin açısından zengin delta kıyılarını beslenme amacıyla kullanmaktadır.

Deltada memeli varlığı ile ilgili yapılan bir çalışma bulunmamaktadır. Ancak özellikle kuş araştırmaları ya da gözlemleri sırasında rastlanan pek çok memeli türü bulunmaktadır. Bunlar arasında Çakal (Canis aureus), Tilki (Vulpes vulpes), Porsuk (Meles meles), Yaban Domuzu (Sus scrofa), Yaban Kedisi (Felis silvestris), Saz Kedisi (Felis chaus), Yaban Tavşanı (Lepus europaeus), Gelincik (Mustela nivalis), Kirpi (Erinaceus concolor) gibi bazı türler sayılabilir. Çok nadir görülen bir kedi türü olan ve yaşamak için sulakalanlara bağımlı durumdaki Saz Kedisi’nin yaşamını devam ettirebilmesi için, sazlık ve ılgınlık bölgelerin korunması çok büyük önem arz etmektedir. Tüm bunlara ilaveten, dünyanın en nadir canlılarından biri olan Akdeniz Foku (Monachus monachus) da delta kıyıları ya da açıklarında çok nadir de olsa balıkçılar tarafından gözlenmektedir.

Delta kıyılarında ve dalyanlarda 60 tür deniz balığı, Gediz Nehri ağzında ise 14 tür tatlı su balığı tespit edilmiştir.

Koruma Statüleri

            Gediz Deltası’nın Mavişehir sınırından itibaren Foça Tepeleri’ne kadar olan kısmı 1. Derece Doğal Sit Alanı’dır. Leukai antik kentinin bulunduğu Üçtepeler ile Panaztepe ve Larissa antik kentlerinin bulunduğu alanlar 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı’dır.

            Deltanın “Degaj” mevkiinden başlayarak Foça Tepeleri’ne kadar uzanan kısmı, 1998 yılından bu yana RAMSAR (Özellikle Sukuşları Açısından Önemli Sulakalanların Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme) alanı statüsündedir. Delta Türkiye’de bu statüye sahip 12 sulakalandan biridir. RAMSAR statüsü alanın uluslar arası ölçekte önemli bir sulakalan olduğunu göstermektedir.

            2007 yılı haziran ayı içerisinde yapılan Ulusal Sulak Alan Komisyonu (USAK) toplantısında kabul edilerek yürürlüğe giren Gediz Deltası Yönetim Planı’nın çerçevesinde, deltanın “Mutlak Koruma Bölgesi”, “Sulakalan Bölgesi”, “Ekolojik Etkilenme Bölgesi” ve “Tampon Bölge” olmak üzere koruma kuşakları belirlenerek “Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği” kapsamında koruma altına alınmıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı 2007 yılı mart ayı içerisinde, yönetim planının tamamlanması ve koruma bölgelerinin belirlenmesi ile birlikte birden fazla koruma statüsünün alanda yönetimsel zorluklara neden olduğu gerekçesi ile 1994 yılından bu yana devam eden “Yaban Hayatı Geliştirme Alanı” statüsünü kaldırmıştır. Statünün kaldırılmasına karşı olarak bazı sivil toplum kuruluşlarının açtıkları dava devam etmektedir.

 

Deltanın Önemli Kıyısal Alanları, Felaket Durumunda Olası Riskler ve Tedbirler

            Gediz Deltası bütünsel olarak doğal, zirai, kültürel ve ekonomik açıdan çok önemli bir alandır. Ancak Delta kendi içerisinde doğal açıdan farklılıklar gösteren ve farklı seviyelerde önem arz eden alt bölümlere ayrılabilir. Bu ayrım habitatlar, arazi kullanım şekilleri, doğallık gibi farklı şekillerde yapılabilir. Gediz Deltası kıyılarını, özellikle İzmir Körfezi ile doğrudan temas halinde olmasından dolayı, bir alt bölüm olarak ele almak daha faydalı olacaktır.

            Gediz Deltası’nın kıyı şeridi Mavişehir’den başlayarak Foça Tepeleri’ne kadar devam eden, genellikle kıyı bataklıkları ve lagünlerden oluşan bir yapıya sahiptir. Mavişehir ile Çamaltı Tuzlası arasında kalan ve Güney Gediz Deltası olarak isimlendirebileceğimiz bölge, doğal yapısına olan pek çok müdahaleye rağmen (moloz dökümü, yapılaşma vb.) delta içerisinde doğallığını koruyabilmiş bir önemli bölgedir. Bu doğal kıyı bataklıkları pek kuşun üreme ve beslenme alanlarını oluşturur. Bu bölgede yapılan KOSK sayımlarında 8–10 bin kadar Flamingo burada beslenmektedir. Karabatak (Phalacrocorax carbo), Küçük Karabatak (Phalacrocorax pygmeus), Tepeli Pelikan, Sakarmeke (Fulica atra), martı türleri ve pek çok ördek türü için bu bölgeler çok önemli beslenme alanlarıdır. Bunlarla beraber Sumru (Sterna hirundo), Küçük Sumru (Sterna albifrons), Uzunbacak (Himantopus himantopus), Gümüş Martı (Larus cachinnans), Akça Cılıbıt (Calidris alexandrinus), Mahmuzlu Kızkuşu (Vanellus spinosus), Kızılbacak (Tringa totanus), Sarı Kuyruksallayan (Motacilla flava) gibi pek çok kuş türü de bu bölgede hem beslenmekte, hem de üremek için özellikle deniz börülcelerinin yoğun olduğu bu kıyı bataklıklarını tercih etmektedir.

            Güney Gediz Deltası’ndaki kıyı bataklıkları aynı zamanda yavru balıkların yumurtadan çıktıkları ve yırtıcı balıklardan korunmak için saklandıkları korunaklı bir bölge olmasından dolayı da büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu korunaklı kıyılar olmasa yavru balıkların belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra denize dönerek yaşamlarına devam etmesi imkânsız hale gelecek ve körfezde yapılan balıkçılık bundan büyük ölçüde olumsuz etkilenecektir.

            Güney Gediz Deltası’nın kıyı bataklıkları balık yemi ve deniz börülcesi toplayarak geçimini sağlayan pek çok insan açısından da korunması gereken öncelikli alanlardandır.

            Olası bir deniz kazası ve İzmir Körfezi’nde meydana gelebilecek petrol ya da kimyasal kirlenme durumunda, bu bölge yaklaşık 10 km lik kıyı şeridiyle kirlenmeden büyük ölçüde etkilenecektir. 10 km lik kıyı şeridinin kaza sonrası acilen bariyerlerle kapatılmasının olanaksız olduğu düşünülürse, bu kıyılarda yapılması gereken iş, kıyı boyunca deniz börülcesi, balık yemi toplayan ve balıkçılık yapan insanların acilen uyarılarak bölgeden uzaklaşmalarının sağlanmasıdır. Yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden dolayı gerek balıkçılık ve gerekse de tüm delta ekosistemi açısında önemli olan bu alanının, kirlenme sonrasında acilen doğal haline döndürülmesi öncelikle yapılması gereken bir işlem olmalıdır.

            Çilazmak Dalyanı’ndan başlayarak Kırdeniz Dalyanı’nın bitimine kadar uzanan ve Orta Gediz Deltası olarak isimlendirebileceğimiz bölge ise Çamaltı Tuzlası ve 3 tane doğal lagünü içinde barındırması açısından çok önemlidir. Çamaltı Tuzlası 6000 hektarı bulan yüzölçümü ile Türkiye’nin en büyük yapay tuzlasıdır. Yıllık 500–600 bin tonluk tuz üretimi ile Türkiye’nin tuz ihtiyacının üçte birini karşılamaktadır. Tuzlaya ait tuz tavaları arasındaki birkaç adacıkta her sene 5000 çift kadar Flamingo kuluçkaya yatmaktadır. Flamingoların temel besinlerinden biri olan Artemia salina adındaki omurgasız canlı tuz oranı yüksek bu tuz tavalarında bol miktarda bulunduğundan Flamingo’lar beslenme amacıyla da bu tavalarda yüksek sayılarda gözlenmektedir. Bununla beraber tuz tavaları pek çok ördek ve martı türü, sumru türleri, Kılıçgaga (Recurvirostra avosetta), Tepeli Pelikan, balıkçıl türleri, Karabatak, Küçük Karabatak ve diğer pek çok kuş türü açısından değerli beslenme alanlarıdır.

            Olası deniz kazası sonucu meydana gelebilecek kirlenmede en acil yapılması gerekenlerden biri tuzlanın pompalarının durdurulmasıdır. Çünkü tuzlanın mevcut 3 adet pompa binasının ikisi denizden tuz tavalarına doğrudan su basmaktadır. Bir tanesi ise suyu Homa Dalyanı’nın içerisinden alarak pompalamaktadır. Özellikle denizden su basan pompaların kaza durumunda ve kimyasalların buraya ulaşması durumunda çalışır durumda olması, 500–600 bin tonluk bir tuz üretimini etkileyecektir. Bu durum ülke ekonomisi açısından oldukça önemli bir kayba ve tuz tavalarından oluşan 6 bin hektarlık bir sulakalan bölgesinin kirlenmesine neden olacaktır. Ayrıca kimyasal kirlenme, tuzlanın tuz tavalarında beslenen pek çok kuş türü ve özellikle de tuz tavalarının arasında üreyen Flamingo’lar açısından felaketle sonuçlanabilir. Tuzla acil durumlarda haberdar edilerek pompalarını durdurursa, tuz tavaları ve tavalarla bağlantılı kanallarda olumsuz bir durumla karşılaşılmayacaktır.

            Çilazmak Dalyanı yaz göçmeni olan Akdeniz Martısı (Larus melanocephalus)’nın Gediz Deltası’ndaki en büyük kolonisini barındırması açısından önemlidir. Buradaki birkaç küçük adacıkta 1200 çift kadar Akdeniz Martısı üremektedir. Ayrıca bu dalyanda Sumru, Küçük Sumru, Poyrazkuşu (Haematopus ostralegus) gibi türler de üremektedir. Çilazmak Dalyanı açık bir dalyan ve dalga erozyonu dolayısıyla aşınmış olduğundan, parça parça küçük adacıklardan oluşmaktadır. Bu adacıklarda ya da yakınlarında ve yine dalyanın hemen kuzeyinde, onlarca balıkçı teknelerini bağlamakta ve buradan denize açılmaktadır. Buradaki balıkçılar olası kaza durumunda acilen uyarılmalı ve gereken önlemleri almaları sağlanmalıdır.

            Homa Dalyanı deltadaki en önemli doğal oluşumlardan biridir. Bunun nedeni, diğer iki dalyandan daha büyük ve doğal yapısının daha iyi korunmuş olması ve kapalı dalyan özelliği göstermesindir. İşletimi Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi tarafından yapılan Homa Dalyanı’nda klasik “dalyan balıkçılığı” yapılmaktadır. Ocak ayında açılan dalyan ile denizi bağlayan girişler, haziran ayına kadar açık kalmakta ve bu süre zarfından Kefal, Çipura, Levrek, Dilbalığı, Yılan Balığı gibi balık türlerinin yavruları denizden dalayanın içine girmektedir. Haziranda dalyan girişlerinin kargılarla kapatılması ile balıklar içeride kalmakta ve yıl sonuna kadar buradan avlanmaktadır. Bundan 15–20 sene öncesine kadar 300 ton kadar balığın yakalandığı dalyanda son senelerde sığlaşma ve tatlı su girişinin azlığı nedeniyle meydana gelen tuzlanma, ayrıca genel olarak denizlerimizdeki balık miktarının azalması sebebiyle yakalanan balık miktarı 30 ton civarına düşmüştür.

Homa Dalyanı’nın içerisinde yer alan adacıklarda her sene 70 çift kadar tepeli Pelikan yuva yapmaktadır. Ayrıca bu adacıklarda Hazar Sumrusu (Sterna caspia), Küçük Sumru (Sterna albifrons), Gümüş Martı (Larus cachinnans) gibi türler de koloni halinde üremektedir. Dalyan içerisindeki bu adacıkların önemli fonksiyonlarından biri de kuşların buraları, özellikle kış aylarında gecelemek için kullanmalarıdır. 200 kadar Tepeli Pelikan, 5000 kadar Karabatak, 50 kadar Kaşıkçı (Platalea leucorodia), 5000 kadar Gümüş Martı bu adacıkları gecelemek için kullanmaktadır. Homa Dalyanı’nın sığ suları besin açısından zengin olduğundan, dalyanın içerisinde özellikle kış aylarında 5 bin ila 10 bin Flamingo’yu beslenirken görmek mümkündür. Yine 10–12 bin civarı Karabaş Martı kış aylarında beslenmek ve gecelemek amacıyla dalyanda toplanmaktadır. Özellikle soğuk geçen kışlarda, Homa Dalyanı’ndaki sukuşlarının sayısı, akşam saatlerinde gecelemeye gelen bireylerle beraber 30 bini bulmaktadır.

Doğal ve ekonomik açıdan bu kadar önemlii bir bölge olması nedeniyle, İzmir Körfezi içinde meydana gelebilecek her hangi bir kimyasal, biyolojik vb. kirlenmede öncelikli korunması gereken alanlardan biri Homa Dalyanı’dır. Dalyan kıyıları bu kirlenmeden ilk etkilenecek bölgedir. Eğer kirlilik dalyanın içerisine kadar ulaşırsa burada çok büyük sayılarda balık ve kuşun öleceği aşikârdır. Bu yüzden kirlenmenin dalyanın içerisine etkisini önlemek ya da azaltmak için, kazanın haber alındığı andan itibaren dalyanın deniz ile bağlantısını sağlayan girişleri kapatılmalıdır. Dalyanın girişlerinin kapatılması, burada hazır bulundurulabilecek plastik bariyerler ile yapılabilir. Bu bariyerler dalyanın 3–4 adet olan girişlerinin ağzını kapatacak şekilde yerleştirilerek petrol vb. maddelerin içeriye girmesi engellenebilir. Dalyanın denize bakan kısımlarını oluşturan kumsalları ise buradan geçimini sağlayan balıkçılar ve yaz aylarında burada yüzmeye gelen insanlar açısından oldukça önemlidir. Yaz aylarında meydana gelebilecek kazalarda bu bölgeler etkileneceğinden buradaki balıkçılar ve yüzmeye gelen vatandaşlar acil bir şekilde uyarılmalıdır.

Deltanın en kuzeyinde yer alan lagün olan Kırdeniz Dalyanı boyut olarak deltadaki en küçük dalyandır. Kapalı bir lagün değildir ve Çilazmak Dalyanı gibi adacıklardan oluşmaktadır. Bu adacıklar üzerinde balıkçı kulübeleri bulunmaktadır. Olası kimyasal kirlenme durumunda yine buradaki balıkçılara haber ulaştırılmalı ve gereken tedbirleri almaları sağlanmalıdır. Ayrıca dalyan, 2006 yılında yapılan “Gediz Deltası Üreyen Kuşlar Atlas Çalışması”ndan çıkan sonuçlara göre Türkiye’de Karagagalı Sumru’nun ürediği tek alandır. Olası kaza durumunda buradaki kuşların, balıkların ve balıkçıların olumsuz etkilenmesini engellemek için dalyan adacıklarının önlerine plastik bariyerler yerleştirilebilir. Kirlenme sonrasında bu bölgeler mümkün olan en kısa sürede temizlenmeye çalışılmalıdır.

Sonuç

            Gediz Deltası gerek ekolojik gerekse de ekonomik özellikleri nedeniyle üstüne titrenip korunması gereken ve korunma önceliği olan bir doğal alandır. İzmir’in n bu kadar yakınında olmak delta için bu güne bir talihsizlik olmuş ve delta İzmir’in üzerine gelmesi ile sürekli alan kaybetmiştir. Günümüze kadar çok fazla kıymeti bilinmeyen bu alanın, ileride İzmir insanı için hava alabileceği, doğayla baş başa uzun yürüyüşler yapabileceği, fotoğraf çekip kuş gözleyebileceği bir yer olarak rekreasyonel açıdan çok büyük önem taşıyacağı, alana olan ilginin gün geçtikçe artması ile ortaya çıkmaktadır. Gediz Deltası’nı yani İzmir’in Kuş Cenneti’nin doğal yapısını bozucu her türlü etkiden korunması gerekmektedir. Bu sadece alanın sahip olduğu koruma statüleriyle değil, mümkün olduğunca alanı tanımak, gezmek sonucunda hakkında bir kamuoyu oluşturulması ile mümkün olacaktır.

            Doğal açıdan değerlendirildiğinde İzmir Körfezi ile Gediz Deltası birbirine bağlı ekosistemlerdir. İzmir Körfezi’ndeki canlı çeşitliliğinin bu kadar fazla olmasının, bu kadar çok balıkçıya rağmen hala pek çok insanın denizden geçiniyor olmasının nedeni Gediz Nehri’nin binlerce yıldır buraya taşıdığı alüvyonla oluşturduğu Gediz Deltası’dır. Bu kıyılar milyonlarca canlının üremesi, beslenmesi ve saklanması için en uygun yaşam alanlarını oluşturmaktadır. Ayrıca nehrin binlerce yıldır taşıdığı organik maddeler de doğal çeşitlilik açsından çok büyük önem arz etmektedir. Körfezde meydana gelebilecek herhangi bir kaza ya da felakette Gediz deltası bundan önemli ölçüde etkilenecektir. Maalesef petrol ya da kimyasal kirlenmelerde pek canlı türü yaşamını kaybedecektir. Bu kadar büyük bir kıyı alanının tamamını, büyük bir kaza anında kirlenmeden korumak imkânsızdır. Ancak yukarıda belirttiğimiz alanın öncelikli bölgelerinde alınacak tedbirlerle kirlenmenin etkileri azaltılabilir. Kirlenmenin etkileyeceği bölgelerde yapılması gereken ise etkilerin süresinin azaltılması açısından buradaki kirlenmeyi bertaraf edecek çalışmaların kirlenme sonrasında acilen başlatılmasıdır. 

HAZIRLAYAN: Uzman Biyolog Ömer DÖNDÜREN